Yazar: Cahit YERCİ
Pek çok kaynakta, karşımıza, “Dünya Ticaret Örgütü/Gümrük Tarifeleri ve
Ticaret Genel Anlaşması (DTÖ/GATT) kurallarına dayalı, mevcut Dünya Ticaret
Sistemi’nin korumacılığa her zaman engel olmadığı, aksine, bünyesinde, korumacılığa açık kapı oluşturan birçok
olanak barındırdığı” yönünde vurgulamalar çıkıyor Bu vurgulamalara göre,
uluslararası ticaretin önündeki engelleri azaltmaya çalışan bir sistem, aynı
zamanda, korumacı eğilimleri kışkırtacak bir hukuksal altyapı da sağlıyor.
Dünyada bugün, 153 ülke[1], DTÖ/GATT
kurallarına tabi olarak uluslararası ticaret yapıyor. Bu kuralların dışında
kalan ülkeler ise, birkaç istisna haricinde, dünya ticaretinin büyük
aktörlerinden değil.
O halde, uluslararası ticaretin aktörleri
konumundaki ülkelerin korumacılık adına yapabileceklerinin ya da
yapamayacaklarının çerçevesini, büyük ağırlıkla, DTÖ/GATT kuralları belirliyor.
Sistemin dışında kalan ülkelere ise,
sistemin getirdiği kurallarla yapılabilecek bir şey yok.
Bu vurgulamalar ışığında, pek çok ülkenin,
2008 yılından başlayarak dünyaya yayılan ekonomik ve mali krizle baş edebilme
adına, mevcut kurallara karşın, nasıl önlem alabildikleri sorusu DTÖ/GATT kuralları incelenmezse yanıtsız kalır.
Korumacılığa dönük araçların çeşitliği,
teknik yönlerinin bulunması, (görünen ya da görünmeyen) çeşitli amaçlara
yönelik olarak kullanılabilme özelliklerinin bulunması gibi hususlar, bu
araçlarla ilgili belli ölçüde bir bilgi verilmesi gereksinmesini de ortaya koymaktadır.
Serbest ticaret alanında bugün gelinen
noktayı anlamak, biraz da geçmişteki gelişmeleri anlamaktan geçmektedir.
(...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder