Ekonomi teorisi, uluslararası serbest ticaretin ekonomik
yararlarına işaret ediyor. Ülkelerin karşılaştırmalı üstünlüklerinin bulunduğu
alanlarda uzmanlaşması, bu uzmanlaşmanın yarattığı ölçek ekonomileri, ekonomik
büyüme ve refah artışı, tüketim olanaklarının ve seçeneklerinin genişlemesi
işaret edilen yararlardan bazıları.[1]
İşaret edilen bu yararlara karşın, ülkeler, şu ya da bu şekilde
ve değişik ölçülerde serbest ticarete engel olan önlemlere başvurmaktan
kaçınmıyor.
Serbest ticarete engel olan ya da bunu bozan önlemlerin,
başvuran ülke açısından, (yavru sanayilerin korunması, dış ticaret hadlerinin
lehe çevrilmesi, yatırımlara yönelik ithal girdilerin finansmanı için gerekli
döviz rezervlerinin yeterliliğinin sağlanması gibi) çeşitli gerekçelere
dayandırıldığı ve bu dayanaklara göre uygulandığı durumlar mutlaka var.
Uluslararası ticaretin faydalarından ülkelerin görece daha çok yararlanma
isteklerinin de bu önlemlerde payı kuşkusuz yok değil. Bunlar bir yana, serbest
ticarete engel olan ve bu ticareti bozan önlemlerin en çok hatırlandığı ve
uygulanması eğilimlerinin yoğunlaştığı dönemler, gelirin ve satın alma gücünün
düştüğü, işsizliğin arttığı, talep azalmasından ötürü ülkelerin dış dünyaya
öncekinden daha az mal ve hizmet satabildikleri ekonomik kriz dönemleri oluyor.
1997 yılındaki Asya Krizi döneminde ve 2008 yılında Amerika’dan dünyaya yayılan
mali krizden bugüne değin olan dönemde gözlenen korumacı uygulamalar bunun
örneklerini oluşturmaktadır.[2]
Serbest ticareti engelleyen unsurların azaltılması ve bunlardan
bazılarının hepten kaldırılması yolunda ülkelerin 60 yılı aşkın bir süredir
gösterdiği engin bir çaba var. Dünya Ticaret Örgütü ve 1994 tarihli Gümrük
Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması (GATT 1994) bu çabanın somut ürünü. Söz konusu
anlaşmanın getirdiği kurallar, özünde, serbest ticareti geliştirmek ve bunu
garanti etmek üzerine kurulu olmasına karşın, korumacılığı tam anlamıyla
engelleyebilecek yetkinlikten yoksun. Dahası, kuralların kimisi korumacılık
için çok elverişli bir zemin oluşturuyor; ülkeler, sağlık, güvenlik ve çevre
gibi gerekçelerle uyguladıkları politikalarla ve haksız rekabete karşı
uyguladıkları vergilerle DTÖ kuralları içinde kalarak yabancı mallara karşı
kendi üretimlerini koruyabiliyorlar.[3] [4]
[1] Lipsey, Richard G.,
Steiner Peter O., Purvis, Douglas D., Economics, Harper International Edition,
Eight Edition, New York, 1987, s. 777-784.
[2] Baldwin, Richard, “The Crisis And Protectionism: History Doesn't
Repeat İtself, But Sometimes İt Rhymes”, (What World Leaders Must Do To Halt The Spread Of Protectionism? Editör:
Richard Baldwin and Simon Evenett, Graduate Institute, Geneva, Centre for Economic Policy Research (CEPR)
Centre for Economic Policy Research 2008, VoxEU.org publication), s. 31, (www.voxEU.org).
[3] What World Leaders Must Do To Halt The Spread
Of Protectionism? Editör: Richard Baldwin and Simon Evenett, Graduate
Institute, Geneva, Centre For Trade And Economic Intergration, Centre For
Economic Policy Research (CEPR) 2008, VoxEU.org
publication, s. 1,
(www.voxEU.org).
[4]
Baldwin, Richard, “The Crisis And Protectionism:
History Doesn't Repeat İtself, But Sometimes İt Rhymes” (2008), s. 32-33.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder